24 Aralık 2010 Cuma

1-Önyargılı olmak faydalıdır!

Şimdiye kadar okuduğunuz kaç yazıda önyargı övüldü? "Önyargılı olun" dendi? Bence önyargı konusunda çok önyargılıyız. Önyargının iyi birşey olabileceğini bilinçli-bilinçsiz yok sayıyoruz.

"Önyargının faydası nedir?"

Düşünmüyoruz artık, çünkü şartlanmışız...

2-Şartlanmış olmak faydalıdır!

Aynı zamanda önyargının olduğu kadar, şartlanmanın da gözden kaçabilecek bir faydası var: "Her şeyi tek tek sorgulayacak, irdeleyecek zamanımız ve enerjimiz yok!" -Evet doğru!

***

İddiam şu: Varolan her şeyin bir sebebi vardır. Biz kalıplara sığınıp bu sebepleri yoksaymak yerine, ortaya çıkarıp irdelemeliyiz. En azından enerjimiz yettiğince.

"Neden yahu, neden uğraşalım? Böyle otomatik pilotta olabildiğince az yoruluyoruz. Terazinin diğer kefesi bize değerli ne sunuyor acaba?"

İnovasyon sunuyor! Gerçekle dost kalarak, kalıpları kırdığımız kadar girişimciyiz. Önyargılarımızı asla bırakmayalım. Sadece seçenekleri daha iyi görmek için çalışalım. Ne dersiniz?

21 Aralık 2010 Salı

GDO'lu Hikayeler...

Moda bana her zaman antipatik gelmiştir. İnsanlara yapay, geçici, tatlı hayaller satılmasını anlamsız ve sevimsiz bulurdum. Artık modayı bu kadar sert eleştiremiyorum. Bunun sebebi satın aldığımız tatsız hayaller.

Evet satın alıyoruz. Paramız, zamanımız, dikkatimiz, sağlığımız karşılığında satın alıyoruz.

Her yerde hikayeler anlatılıyor, dinliyoruz. Arkaplanında korku, karamsarlık, kıskançlık vb. Farkında bile olmadan neler neler yutuyoruz, sindiriyoruz.

"Hadi ya!" (hikaye sunuldu.)
"Nasıl yapıcaz? Problem var." (yutuyor)
"Bu böyle olmak zorunda." (afiyet olsun.)

Oyun, hikayenin ilk bakışta görülmeyen ve hiç tartışılmayan taraflarında. Almanların meşhur atasözü aklıma geliyor: "Şeytan ayrıntılarda gizlidir."

Eminim GDO'lu besinler de sağlıklı gözüküyordur.

Ağzımıza giren yemekler konusunda, kulağımıza giren hikayelerden birazcık daha duyarlıyız. Hani "Aslında bir bahçen olacak kendi domatesini, fasulyeni yetiştireceksin." derler ya. Aynı şekilde bazen kendi duygu ve düşüncelerimizi üretmemiz daha organik olabilir.

12 Aralık 2010 Pazar

Mark: -"Beğeneceksiniz! Beğenin ulan!"

Facebook insanların sosyalleşmesi ihtiyacı üzerine kurulu, ve tabi ki üzerine kurulu olduğu ihtiyacı kaşıyarak büyütmek ister.

Ne düşünüyorsun? Hadi arkadaşına meraba de? Şunu bir dürt?... gibi teşvikleri bunun göstergesidir. Neredeyse, Facebook desteğiyle "Halk Eğitim Sosyalleşme Kursları" açılacak!

Kime sorsanız "dislike" butonu olsun der. Peki neden "dislike" butonu koyulmadı? Bence hiç olmayacak. Peki neden? Tabi ki zor olduğu için değil. Neden, neden?

Eğer siz insanların bir araya gelmesinden para kazansanız, onların birbirlerini itmelerini ister misiniz?

Facebook bizi, kötüyü görmezden gelip iyiyi beğenmeye zorluyor.

İşin ilginç yanı ise... böyle de yaşayabiliyoruz.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Özensiz Özentilik

"Tarkana özeniyorum, sigara içmeye özeniyorum, ..." insanların söylemediği bilinçli-bilinçsiz yaptığı şeyler.

Tepki olarak özentileri dövmüyoruz. "Özentilik" diyince itici geliyor, daha şiddetli bir tepki.

Peki acaba özenmek neden doğamızda var? Öğrenmek için faydalı mı? -yoksa- öğrenmek için olmazsa olmaz mı?

Tü kaka demek, baskılayarak bilinçli-bilinçsiz illa etkilenmek yerine, bunu iyiye kullanabilir miyiz?

7 Aralık 2010 Salı

'Komikli' Profil Resmi

Facebooktaki 367 arkadaşımdan 57 tanesi, çizgi film karakteri furyasıyla profil resimlerini değiştirdi. 57/367 oranı yeterince büyük. Etki olarak ise daha büyük bir oran var karşımızda. Çünkü daha aktif olarak kullananların profil resmini çizgi film karakterine daha çok değiştirdiğini öne sürmek ve bu kişilerin facebook diyarında daha çok link, yorum vs. etki oluşturduğunu düşünmek mantıklı.

Karşımızda incelemeye değer bir kampanya var.

Peki fotoğraf değişikliğinin "çocuk istismarını önlemekle ilgili bir eylem" olduğunu sonradan öğrenenlerin oranı nedir sizce? Ya da hala bilmeyenlerin?

Sosyal medyada "komikli" rüzgarlarla yol alıp mesaj taşıyan gemiler var. Asıl amacın eğlence olduğu açık. Yine de mesajın başarılı bir şekilde, yeterince çok kişiye ulaştığını söyleyebiliriz.

Kampanyanın anlamlı olması için geriye sadece yaygınlığı, somut değişimlere dönüştürmek kalıyor... "İnsanların dikkatini bir konuya çekip bırakıvermek" sizce somut değişimse sorun yok. Bence:
"-Sıradaki kampanya!"

6 Aralık 2010 Pazartesi

Dünyanın yeni bir bloga ihtiyacı var mı?

Yok. Dünyanın yeni bir bloga ihtiyacı yok! Evet, burada yazılanlar da ister istemez internetin gürültüsüne katkıda bulunacaklar.

Peki hiç işe yaramayacaklar mı?

Senin işine bir gün yararsa eğer... Gerisini dünya düşünsün.